dream on



İçimizdeki bastırılmış ruh, egemen olduğu hayal dünyası ile maddeler dünyası arasındaki yolu katleder durur. Aslında bir nevi astral seyahatten bilet ayırtmıştır kendine. Yaşam ile hayat kavramları arasındaki ince çizgiyi çizmeye çalışır. Belki böyle bir şeyi hiç düşünmemişti bile, maddeler dünyasının sınırlarında yaşamaya alışmıştır çoktan.

Bu iki kent arasındaki köprüyü kurmak sizce ne kadar kolay? Aramızda çocuk kalanlar varsa bu konuda en şanslı olanlar onlar diyebiliriz. Çünkü meraklılık, yeniliklere açıklık bir paltodur onlar için her zaman giyinirler. İlginç şeyler aramak için çok uzağa gitmez onlar ellerinin altında bir kutudur sadece açıp bakmak yeterlidir. Dünyaya çok alışmak istemezler. Bilirler ki dünyaya alışmak despotlaşmaya doğru imzalanan anlaşmadır.

Köprünün temellerini kırdığı tabu parçalarını bir araya getirerek oluşturur. Çünkü tabular üstüne gidilmedikçe bir mantar topluluğu gibi toprağın altında birleşerek diğer canlılara zarar verir. Bunları temizleme cesaretini göstermek hayal dünyasını yaşama aktarabilmeyi mümkün kılar. Peki, tabuları kırmak için ne yapmalı? Bunun üzerinde uğraşırken yöntemlerden birini fark ettim okurken. Mizah. “korkutan şeyin ayrımına varmak ve ona gülmek, korkutan neyse ona egemen olmaktır. Kahkaha tek başına herhangi bir tabuya saygı duymaz, kahkaha tek başına yeni bir tabu karşıtı tabuların oluşumunu engeller.” Ruhun dünyaya karşı verdiği bu savaşta mizahın yerinin ne kadar da önemli olduğunun farkına vardığımda toplum için sanat devri geldi aklıma. Aslında derste görürken ne kadar çok başarılı olamamışlardır diye görsek de yine de böyle bir şeyin mümkün olabileceğini bize öğretmişlerdir. Ve dünya üzerinde yaşayan basit bir alet kadar bile yararı olmayan insanlar sanatın bizi eğitmesine izin vermemek için cepheye cephane taşır, kalleş politikalarıyla ulaşım yollarına diker askerlerini. Tabuları yıkmak için verilen politik mücadelede, ideolojik mücadeleyi de es geçmemek gerekir.

Bazen insanlar var olmaktan kurtulmak isterler. Oysaki dünyadaki var olan basit güzellik ile birlikte var olduğumuz için kendimizi şanslı saymalıyız. Aslında bu güzellik hiç de basit değildir. Doğada bulunan altın kural güzelliğin erişilmez noktasıdır. Basitlik ise şurada karşımıza çıkar; insanlar sahip olduğu mükemmel aklı basitlik sınırları içine koyarak yapay olan güzellikler oluştururlar ve hayatı bu bağlamda zorlaştırırlar. Akıl, geliştirilebilinen mükemmel bir şeydir. Ruhun izlerini yaşama yansıtmada aklın rolü büyüktür. Aklı beslemek, bu bağlamda sanattan faydalanmak gerekir. Sanat oyununda ruh yaratan olarak başroldedir. Yaratıcı olmak için de yanılmaktan, yanlış yapmaktan korkmaz. Köprüyü kurmanın yollarından biri de korkuları yenmekse bunu seve seve yapmalı insan.

Dünyadaki zorlaştırılan yaşam akıldaki teoriyi pratiğe dökmemize engel olur. Bundan daha önce de bahsetmiştim. Mesela geleneklere bağnazlık derecesinde bağlı kalan insanlar kapıdan içeriye yeni bir şey almazlar. İlginç olan, absürt olan onlara göre değildir bu tür şeylere yaklaşılmaması gerekilir. Bu tür kabuk içinde yaşayan insanlara dünyanın güzelliğini göstermek için kabuklarını kırdırmak ya da kırmak zordur elbette. Dünyadaki yapay güzellikler peşinden koşan ya da dünyaya alışmış olan insanların sözlüğünden de silinmiştir bu kavramlar. İlginçlik onlar için bir aracın kaza yapma şeklidir ve dertleri bunu videoya kaydetmektir. Oysaki bu olayın derininde olan fiziksel ya da biyolojik sebep hiçbir zaman ilgilendirmez onları. Şaşırmak için mucize beklerler, ellerinin altındakini görmezler ya da bunların farkına varabilecekken bir başkasının kendine onların fikirlerini empoze etmelerine izin verirler. Böylelikle kendilerini dışarıya aktarmada sorun yaşarlar. Bazen en doğru olanı onların söylediğidir, akıllarının kapısını aralık bile bırakmazlar. Bazense kendilerini ifade etmekten korkarlar, işte bu insanlar korkularına gülmeyi öğrenmeli; yoksa o güne kadar yanlış bildiği şeyin yanlış olduğunun farkına nasıl varacaklar?

Summertime, time, time,





Otobüste gazete katlama- okuma sanatı öğrenmek ve öğretmek istiyorum

yanımdaki amcanın göz ucuyla baktığı gazetemi gel birlikte okuyalım amca
demek istiyorum tartışmak istiyorum gündemi

otobüs direklerinde striptiz yapan kadını tanımak istiyorum

ölmeden önce hataydaki yokuşlardan birinden bisikletle denize doğru bodoslama
dalmak istiyorum

diliyorum bunların hepsini bir janis joplin parçası dinlerken; summertime ...

foto



life is so cruel


life is so cruel

ahhaa baby! noktayı işaretle aynı yere sıçıyoruz
hadi heberoy!

insanlar insanlar insanlar
bilmem kaçıncı defa söyledim acaba artık insanlar hakkında yorum yapmayacağım diye
olmuyor arkadaşım olmuyor yapıyorsun yine de
hele o dedikodular ! gecelere kadar olanları en ballısı
evet küçük insanlardır hep başkalarından konuşanlar
sen değil misin koskoca evrende bir nokta kadar yeri olmayan
-aha keşke erkek olsaydım dediğim bir an çünkü bu cümleler o engin deniz argo laflarla o kadar güzel tamamlanırdı ki ama yapamıyorum ben bana yakışmıyor -

dedikodu ya da boş boş konuşma o kadar rahatlatıyor ki insanı
evet çok severim yalnız kalıp düşüncelere dalmayı hayalli ya da hayalsizinden her ne ise
o anlar benim naçizane kimliğimi doldurduğum anlardır fakat
o düşüncelerin kafada pinpon topu gibi köşelere çarpması bazen sıkıyor
işte o anlarda bu boş laklakalar iyi geliyor insana
her zaman dedikodu yapmak da fena
zaten bu işlerin yeri zamanı ve kişisi var ! biri yanlış oldu mu olmaz

misal yerin yanlış olduğu bir örnek
tuvalette bir kişi hakkında konuşurken o kişinin aniden kapıyı açıp tuvaleti terk etmesi
komediydi

-eğer böyle bir olayda tırsacak kişi isen her yerde çeneni kapalı tut yerin kulağı var

insanlar hakkında ahkamlar kesmek çok kolay
ama şu sıralar hiç bir şeyin mutlak değeri olmadığı kanısındayım
o yüzden nicelik değerlerine -ımsı eki getirerek o değere yakın olarak ifade etmekte fayda görüyorum

bir de şöyle bir durum var
bilmediğin bir şey hakkında yorum yapmak
mesela ben çoğu zaman filmi izledikten sonra yorumları okurum izlemeden önce -işi profesyonel eleştirmek olanlar dışında- pek fazla yorum okumam hatta orda burda sitelerdeki senin benim gibi insanın yorumunu hiç okumam
yanındaki insan farklıdır onu bilirsin zevkini felan sorarsın ama onca web sitesindeki onca web insanı , anlamsız geliyor.

işte insanlarla ilk önce bir konuşacaksın
onlarla muhabbet edeceksin
uggdan nefret etmeme rağmen ugg giyen bir arkadaşımın bana pekala kattığı bir kaç şey vardır mesela .

bir de beni böyle kabul edin diyenlere bitiyorum
leyn eşşek sıpası sen allah mısın da kabul edeyim seni her şeyinle
-tabi tanrı kavramı ve dogmatiklik kavramı tartışılınacak ayrı bir konu-
böyle diyenlere de sinir oluyorum işte
beni böyle kabul edinmişmiş
sen kaç yaşındasın ki ağaç yaşken eğilir seksen yaşımdaki ninem olsa hadi neyse

işte içimizde o kadar sistemli bir mekanizma varken
böyle karmaşık bir ruhlara sahibiz ya
değişik

yine de insanlar üzerinde ahkam kesmekten kaçınılabilindiği kadar kaçınılmalı bence

şahsen şu an en iyi arkadaşımdan biri eskiden
aa o kızın götü kalkık sevmem ilişmem yanına
gibisinden laflar ederdim
o da az değil o da benim hakkımda öyle düşünüyormuş :D
ama işte sonuç olarak şu an çok iyi anlaşan arkadaşlarız
diğ mi barney :)

i hate the ending myself.


Bir yazma özürlüsü olan ben artık kendimi en güzel ifade etme biçimimle
yani fotoğraf çekmeyle baş başa bırakacağım ...

Yaşasın! dayım fotoğraf makinesi gönderiyor bana
sanırım dün bunu duyunca hayatımda geçirdiğim en güzel pazar günü oldu :)
pek de monoton olmayan günlerime bir tat geldi

o değil de ablamın düğün 18 temmuzda. o güne kadar öğrenmeliyim
90lardan kalma makina bildiğin film var içinde
bu demek oluyor ki belki seneye bir odamı karanlık odaya ayırırım yihyihyih:D
biraz zor olacak tabi bunu öğrenmesi her şeyini sen ayarlıyorsun
en iyi yaptığım şeylerden biri olan deneme yanılma yoluyla inciğini cinciğini öğreniciiğim :)
ağzım kulaklarımda anlayacağınız fekat

bu blogun kapanması gerek sanırım yazmak için hevesim yok -ki özürlüyüm zaten
fotoğrafları da thumblrda yayınlamak var kafamda
arada sırada ilham gelir de yazarım belki

Felsefeye kafayı takmış durumdayım
her dışarı çıktığımda bir kitap alıyorum -bunu yapın
bu kitap müzik alışveriş rahatlatıyor beni
tabi foto makinesini dayım da gönderince tüm sene boyunca biriktirdiğim onca para bana kaldı
kıroyum ama para bende laklakları dolaşıyor etrafımda
lütfen recaa edeceğim yapmayın böyle sonra gelip benden bizi yemeğe götür deyip duruyorsunuz :) gelin ben size yemek ısmarlayım siz de beni egoist faşizan kalıbına koymaktan vazgeçin şaka yoluyla da olsa hoşuma gitmiyor bu durum :D
öpmek gelmedi şimdi içimden .d hadi görüşürük

Just like learnt how to swim.


Kafam bozuk bugün

Beynimin kılcallarından bir tel geçirmek istiyorum
Para ödüyorum diken kelimelere çin seddi oluştursun diye

Ana rahminde duran o minik
beyin nöronları

Sonuna -izm gelen her çöplük kelimeler yığını gibi
niye onları da çöplüğe atmalı
Bırak kelimelirin olsun günah onlarda kalsın



Yamyam bir yalnızlık bu...

Damarlarımda pompalanıyor JAnis'İn çatallı sesi
its all the same fucking day man
evet Janis aynı zincire vurulmuş gibi


Sistemin bu anadan doğma hali piç kurusunu değiştirmemesi
için
direniyor ehliyetsiz hücrelerim


Sözcükleri çalıyor benden küçük iblis
Biri yatak altı canavarımı çağırmış
O da sarmalamış kendini boğazımda
Boğuluyorum Hayvan Herif!

Love Janis



Çatallı sesiyle Janis Joplin dinliyorum
piece of my heart bilirsiniz
Şüphesiz çok iyi
kadın erkek ilişkileri geliyor aklıma
(acaba ne gelecekti başka! )

janis i kucaklaya kucaklaya içinize sokasınız geliyo
şarkıyı dinleyince ya da cennete gidecek kadar iyiyseniz
hemen ölümü dileyip yanına gidesiniz


bu şarkıyı dinleyince iki ihtimal oluyor

ya yolun sonuna gelmişsinizdir
ya da sevgilinizi sonsuza kadar alıkoymak istersiniz

evet aynen öyle
yavaş yavaş ölen kedi gibi sonuna gelmişsinizdir ilişkinizin
cümlelerin sonuna koyulan nokta kıvamında
kollarına atılmak istersiniz son kez
(biz kızlar işte kusura bakmayın çok duygusalız)
Bir çok şeyi kabullenirsiniz

İşte bu son yakarışları anlatan süper bir feminen şarkıdır piece of my heart

Geçmiş olsun artık ayrıldınız
Alın size küçük iskenderden
ayrılan çiftlerin nikah davetiyeleri
için basılmamış üçlüklerden biri

"Alev ile ölüm , boy sırasına girse tende
Hangimiz parola olabiliriz ki hırçın cehennemde ! Ah.

Bir parça aşk vardır her bakire ölü gelinin rahminde"


(küçük iskenderi ilk kez okuyorsan anlamamış olabilirsin korkma eğer ilgi duyduysan adamın yapıtlarına sakin ol geçer ilk baştaki anlayamama süreci )

Ve şarkının sonunda attığı çığlık ile
Damarlarınız kanı atmak isteyecektir muhtemelen

(dikkat : yeni ayrılanlar için tehlikeli bir şarkıdır ya da değildir hassasiyet meselesi)


Feeling Happy in my Pain.


İnsan geçmişinden neden kaçar ki?
Ben bazen bunu düşünürüm,

sonu kötü olsa bile o anları yeniden yaşamak

Bu çok sevdiğin eski bir arkadaşın da olabilir
doyulmayan 3 aylık yaz tatili de
bir paket çikolatanın sonu da

Zaten kaçamıyorsun
iki kumrunun kararlaşıp ayrılması gibi ihtimal
bir yerden duyduğun melodi,koku vb.
seni düşüncelere boğuyor.

Onlar ne yapıyor bilmiyorum ama
hüzünlü,kırık bir gülüş yerleşiyor suratıma.
Sol profilden hüzünlü sağ profilden neşeli
Beyin, sen ne kadar ayağınla tepsen de çöpün dibine
o anıları vuruyor yüzüne

Babamdan müziğin sesini açmasını istiyorum
bak işte bir melodi
Gayet tanıdık
Belki de bundan sonra
hiçbir şeyi bağdaşlaştımamalı insanlara,
gelsin de bak ben buradayım demesin diye.
Can Yücel de dememiş mi bağlanmayacaksın,
bağlanmayacaksın işte?


Tamam Polyannacılık oynayalım demiyorum ama
sadece başını çevirdiğinde
gülümseyebilme yeteğini kaybetmemiş olduğunu görmek.
Zor mu ki o kadar?

Hani hep diyorlar ya
geçmişteki yanlışlarını bir daha yapma diye.

İnadına sonu kötü olsa bile o güzel anları bi daha yaşamak
isterim


Değeri büyük olan bu şeylerin varsın ağır olsun yeniden

Hayır hayır bir tür şikayet değil bu.

rakı sofralarında yer bulan konulardan

Feeling happy in my pain hesabı

değil mi üstad ?

Hello teacher tell me what's my lesson ?


My name is Earl'ü izliyorum
2. sezon son bölüm Earl hapishaneye giriyor

The Animals'ın House of the Rising Sun'ı çalmaya başlıyor
Ve Earl diyor ki;

"Elimden her şey alınsın diye yetişkin olmuştum"

Bir an diziden koptum ve düşünmeye başladım -her zamanki gibi-
Biz geleceğin yetişkinlerini düşündüm yine
Kimimiz şarkıdaki gibi bir terzinin çocuğu kimimiz memur çocuğu vs.

Şu an elimizdeki en değerli şeyin bilgi olduğunu düşünüyorum
Bilinçli olmanın ne kadar öenli olduğunu,
Değişimin de bilinç ile geleceğini...
Ama bilginin de para ile alındığını düşününce en değerli şeyin
para olduğu sonucuna varıyorum
Hoş , kapitalizm küfürlerle kaybolacak olsaydı :)

Oysaki bir kaç saat önce sırtımı sıcak kalorifere yaslamış dizimi
izlerken o kadar mutluydum ki...
Şimdi ise yine nefret yine öfke.

Bu aralar köşe yazarları da hep bundan bahsediyor.
Gülmeyi, dalga geçmeyi severim diye başlamış ve bir 'ama' ile
sıkıntıları dile getirmiş.
Onlar her ama dediğinde katsayısı ölçülemiyecek şekilde
geriliyor sinirlerim...

Bu kez çoğu yazar ama'dan sonra Medine'den bahsediyordu.
Benzerlerine tanık olduğumuz bir öykü.
Benim yaşımda bu kız ve yurt dışında bile başlık olacak bir nedenle;
erkeklerle konuştu diye yaşama hakkı elinden alınıyor.
Mezarı kümes oluyor ve komşular sorduğunda 'evden kaçtı' deniliyor.
Keşke kaçsaydı demek geliyor içimden ama bu vahşi dünyada
olabiliteleri düşünmek o kadar da zor değil .

Bir arkadaşımın söyledikleri aklıma geliyor;

" Biz büyüyoruz ve dünya kirleniyor! "

Felesefe dersinde bile hepbirlikte 'herkes kendisini öldürsün
diyerek anlaşıp tartışmalarımızı bitiriyoruz.

Belki bu da bir çözüm
ama benim çözümüm tabiki de bu değil -ve kimsenin olmamalı !-
Yine de okumak olduğunu düşünüyorum
Bilgilerin bizi bir yere götüreceğini.
Büyürken kirletmenin yanında temizlenmesiyle de uğraşmak,
Yetişkin olunca her şeyin elimden alınmasını değil de
ellerinden almak için
Umut belki de böyle düşünmemi sağlayan.

(19.02.2010)





Yazımın başlığı da Gary Jules'un Mad World adlı şarkısından ...

Heaven 'n Hell

The World Is Full Of Kings And Queens
Who Blind Your Eyes And Steal Your Dreams
It's Heaven And Hell, Oh Well


İzleyiciler